6 yaşındaki çocuk evlendirilemez, evlilik müessesesiyle hukuki olmaz. Peki tarikat ve İslam bu suçun neresinde – Av. Ebubekir Elmalı

Son haftanın en güncel olayı hiç kuşkusuz bir babanın altı yaşındaki kızını otuzlu yaşlarında bir adamla sözde evlendirmesi. Olayın özü bu. İddianın faillerinin aynı tarikata üye olması nedeniyle bazı kesimler tarafından tarikatlar bir kısım sekülerler tarafından ise tarikat-İslamiyet ilişkisi nedeniyle İslamiyet suçun faili görülüyor.

Baştan şu şerhi düşelim; altı yaşında bir çocuk evlendirilemez. Bu fiil evlilik müessesesiyle hukuka uygun hale getirilemez. Eğer iddia doğruysa bu ceza hukuku anlamında çocuğun cinsel istismarıdır. Yine eğer iddialar doğrusuysa bu suçun öncelikle failleri çocuğun babası ve çocuğa cinsel istismarda bulunan kişidir.

Peki tarikat ve islam dini bu suçun neresinde. Bu hususu yazımızda inceleyeceğiz. Adı geçen tarikata bu suç affedilebilir mi bunu Türk hukuk sistemi üzerinden, islam dini bu suçun faili olabilir mi? Bu soruyu da islam hukuku bakımından cevaplayalım.

Türk ceza ve muhakeme hukukunun temel ilkelerinden biri “masumiyet karinesidir” Bu kavrama göre suç şüphelisi üzerine atılı suçu işlediği kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın suçlu ilan edilemeyecektir. Yani soruşturmanın bir yargılama olmadığı kişi için soruşturma açılmasının onu suçlu kabul etmeye yetmeyeceği, suçlu kabul edilebilmesi için görevli mahkemede muhakeme yapılarak suçlu bulunması ve bu kararın üst mahkemelerde onanarak kesinleşmesi gerekir. Şu konunun da altını çizmek gerekir ki Ceza Muhakemesi ilkelerinin tutuklama için deliller yeterli ise atılı suçun CMK 100. maddede hüküm altına alınan katalog suçlardan olduğuna göre şüphelilerin neden tutuklu olmadığı eleştirilebilir. Modern ve çağdaş dünyanın suçlu tanımı budur. Bunlardan faillerle alakalı bir husustur. Yazının konusu fiilin failleri olmadığı için bu kadar açıklama ile yetiniyoruz

Tarikat bu suçun faili mi?
Modern ve çağdaş hukuk sistemlerinde bir diğer önemli ilke “Suçta ve cezada kanunilik” ilkesidir. Bu ilkeye göre suçu kim işlemişse sadece o kişi bu suçtan sorumlu olup, işlenen suçtan dolayı suçu işleyenin ailesi, efradı, aidiyeti, mensubiyeti bu fiilin yardımcısı, azmettireni olmadığı sürece sorumlu tutulamaz. Ortaçağda bir kişi suç işlediğinde o kişinin ailesi ve efradı da cezalandırılıyordu. Bu durum toplumsal barışı bozuyordu. Çağdaş dönemlere gelindiğinde sadece suçu işleyenin cezalandırılması kabul edildi. Gündemde ki mezkur olayda ise bir kesimin ısrarla failleri bırakıp, faillerin aidiyetlerini cezalandırmak istediklerini görüyoruz. Sırf failler bir cemaatin mensubu diye fiilden tüm cemaati sorumlu tutmak bir Ortaçağ geriliğidir. Tarikatların varlığını çağdaşlıkla örtüştüremeyen bu kesimin tarikatları bir Ortaçağ hukukuna göre yargılamaları ayrı bir paradoks oluşturuyor.

Kaldı ki adı geçen tarikatın yakın zaman önce vefat eden hocası resmî nikahı imam nikahının unsuru saymaktadır. Yani küçük bir çerçevede yapılan imam nikahının geçersiz olacağı, nikahın amacının tüm çevreye bunun ilanı olduğunu dolayısıyla resim nikahsız bir imam nikahının hüküm doğurmayacağını iddia ederdi. Dolayısıyla söz konusu eylem adı geçen tarikatın uygun gördüğü bir uygulama olmadığı açıktır. tarikatın bu fiili tasvip etmemesi karşısında tarikatın bu fiilden sorumlu tutulması çağdaş hukuk ilkeleri kapsamında mümkün değildir.

İslam dini bu suçun faili olabilir mi?
İslam dininin fail olabilmesi için dinin altı yaşında ki bir çocuğun evlenmesine cevaz vermesi gerekir. İslam hukuku buna cevaz veriyor mu? Bu sorunun yanıtı tartışmasız bir şekilde hayır vermiyor. İslam hukukunda iki kavram bir biriyle karıştırılıyor. Bu kavramlar buluğ çağı ve Rüşt. Buluğ çağı tek başına evlenmeye yeterli değildir. Kişinin evlenebilmesi için hem buluğ çağına girmesi hem de rüşt çağına girmesi gerekir. Bu iki unsurun kümülatif yani bir arada bulunması gerekir. Aksi takdirde ortada hukuken geçerli bir evlilik iradesi var sayılamaz. Rüşt ise kişinin mallarını din, akıl, mantık prensiplerine uygun biçimde korumasını sağlayan fikri olgunluğa sahipliği ifade eder.
Mezkur olaya gelince altı yaşında ki bir çocuk hem buluğ çağına ermediği hem de rüşt sahibi olmadığı açık olduğuna göre, fiil islam hukuku bakımından da cinsel istismar suçunu oluşturur. Dolayısıyla bu fiilin gerçekleşmesinden islam dini sorumlu tutulamaz.
Velhasıl kelam; çağdaşlıktan dem vuranlar çağdaşlığın gerekliğinden ve gerçekliğinden de kaçınmamalıdır. Çağdaş ceza yasasının temel ilkelerinden saparsanız çağdaş ceza yasası temel amacını yerine getiremez. Unutmayın çağdaş ceza yasasının en temel gayesi toplumsal barışının bozulmamasıdır.

Av. Ebubekir Elmalı

DEM-BİR Genel Başkan Yardımcısı