Albert Camus için sık sık bunalımın yazarı olduğu söylenir. Yaşama karamsarlıkla baktığı ifade edilir. Yirminci yüzyılın en önemli filozof ve yazarlarından biri olan Camus, oysa hem kendi yaşamında hem de eserlerinde yaşamı ölüme tercih eden biriydi. Yani “zannettiğimiz” gerçek değildi. Gerçeği sorgulamak niyetinde değilim ama “zannedilenin” aksine bilinmesi gerekeni de aktarmak isterim.
Konuyu getirmek istediğim nokta, birçoğumuzun dünya siyaseti için karamsarlık içinde olması. Tek tek isim vermeye gerek yok, sizler zaten “deli” diye tabir edilen sözüm ona liderlerin yaptıklarını görüyorsunuz. Kimi testere ile kürsüye çıkıyor, kimi küresel ısınmanın “deli saçması” olduğunu söylüyor. Yükselen milliyetçilik ve sağın siyaset sahnesine attığı isimler zaten malumun ilamı. Peki gerçek öyle değilse siyasetteki bu “kötü gidiş” bir yanılsama mı? Yanılsama değil ama değişen dünyanın bir getirisi. Yaşadığımız internet çağında dünyanın öbür ucundaki bir olaydan anında haberimiz oluyor. Artık kimse diğer ülkedeki bir olay için “bana ne” diyemiyor.
Siyasetteki otoriter lider yapısı eskiden de vardı. Sadece bu kadar çok “haberdar” değildik. Ya da bu kadar çok gözümüze sokulmuyordu. Entelektüel kişilerin siyasetten kaçtığı bir gerçek ama bu durum siyaset alanını saçma sapan liderlerin dolduracağı anlamına da gelmez. Birçok kişi dünyanın, siyasetin geleceğinden umudunu kesmiş durumda. Bu düşünce bile “kötü gidiş” yangınına odun taşıyor. Peki yaşanılası bir dünya hep hayallerde mi kalacak? Elbette değil, eğitimle, daha çok çalışmayla, okumayla, yazmayla, ötekileştirmeden, yabancılaştırmadan atacağımız her adım bizi hayallerimize bir santim daha yaklaştıracak. “Kötü gidiş” yangınına dahil olmadan gelecek güzel günlerden umutluyum. Kötülüğün hakimiyetine teslim olmadan umuttan yana tavır alarak ilerleyeceğim. Tıpkı Albert Camus’nun yaptığı gibi.
Serhat DOĞAN
Gazeteci