Diyarbakır Anaları Sempozyumu ve Kobani Davası

Diyarbakır Anaları Sempozyumu ve Kobani Davası
Yayınlama: 22.05.2024
Düzenleme: 22.05.2024 11:14
9
A+
A-

Bundan tam 10 yıl 23 gün önce (23.04.2014), PKK’nın kurulduğu yer olarak bilinen Lice’nin Fis Köyü Ovası’ndaki şenliklere katılan Liseli gençlerden 15 kişinin dağa çıktığı, önce aileleri sonradan da tüm Türkiye tarafından duyuldu.

 Bu durum, orada çocuğu akşam eve gelmeyen her ailenin düşüneceği ilk şeydir. Özellikle emniyetten gizlenerek yapılacak çalışmada başvurulacak ilk yer de HDP/DEM teşkilatları ve örgüte bağlı DÜODER veya öğrenci kültür evleri olurdu. Alınan cevap kısa ve nettir: “Haberimiz yok. Hem ne olacak ki?, diğer çocukların da anaları yok mu? Sizden ne farkları var.”  Aileler, ajanlık ve hainlikle suçlanmamak için de boynu bükük olarak şöyle mırıldanırdı: “Ölü mü sağ mı… ama daha küçüktü…. 14 yaşındaydı…”  Göz yaşlarıyla sessizce başlanan ama uzaklaştıkça gecenin karanlığında yankılanan bir hıçkırıkla oradan hızla uzaklaşmak olurdu.

İlk kez bir anne, bu yollardan saparak Mahatma Gandi’nin İngilizlere veya Muhammed Buazzizi’nin, son firavunlara karşı sivil itaatsizlik örneği sergileyerek, Dicle nehrinin kenarındaki Fiskaya’nın havadar bir yerine çadır kurduğunu gördük: Cihan’ın annesi Aysel…

Yıllarca önünden geçtiğim bu çadırı yakından gördüğümde, elinde Kur’an-ı Kerim okuyan nur yüzlü Aysel anneye karşı PKK ve HDP’nin diz çökeceğini ve kendisinin de Bayan Gandi ve Buazzizi’si olduğunu, birlikte yayına çıktığımız ikinci ve üçüncü ailelere, Uzay TV’nin (27.05.2014) canlı yayınında dile getirmiştim.

Lise ikinci sınıf öğrencisi Mehmet Sinan Bökçüm’ün ailesi, PKK yanlısı gençlik tarafından organize edilen bu pikniğe götürülen oğluna kısa sürede kavuşunca, bu sivil direnişin PKK ve BDP’den kuvvetli olduğu görülmüştür. Bunun üzerine diğer anneler de aynı yola girer ve neredeyse Türkiye’nin tüm illerinden anneler, babalar, dedeler ve nineler toplanmaya başlar. Bugün en az 100 aile 1789 gündür, HDP Diyarbakır İl Başkanlığının binasının önünde eylem yapmaktadır.

En son geçen hafta Diyarbakır’da Diyarbakır Anneleri Sempozyumu düzenlendi. Buna katıldım. Oğlunun ölüsüne ve dirisine rastlayamayan Süleyman AYDIN şöyle dedi: “Bizi hain diyorlar, Oysa oğlumu istiyorum. Öldü diyorlar. Bir kemik parçası versinler mezar yapayım. En büyük karımız dağa çıkış sıfırlandı ve PKK’nin psikolojik üstünlüğü bitti.”

Dün Kobani Olaylarında 40 yıl ceza alan S. Demirtaş ise o zamanlar bu aileleri, “para almakla” küçümsemişti. Oysa dağa çıkan teröristleri besleyen onlardı. Ve bu direnişle en ez 50 çocuk kurtarıldı. Bu direnişi ilk başlatan Aysel Bökçüm bu anlamda M. Gandi ve Arap Baharını başlatan Tunuslu Muhammed Buazizi gibi tarihe geçmiş bulunmaktadır.

Yasin Börü’nün Şehadeti ve Kobani Davası

DAİŞ’in Kobani’ye (Aynel Arap) saldırılarını artırmasından sonra, Türkiye sınırında Kobani’yle dayanışma için düzenlenen eylemler polis, asker ve jandarmanın gaz ve tazyikli sulu müdahalelerine maruz kaldı. Türkiye çapından giden yüzlerce kişinin destek verdiği insan zinciri ve sınır nöbetine yönelik bu saldırılar dünya medyasında manşetlere taşındı. Örgütün saldırılarının YPG’yle Sokak savaşına dökülmesinin ardından, eylemler Türkiye çapına ve dünyaya yayıldı.

Bir ayını doldurmak üzere olan DAİŞ’in Kobani kuşatmasının vahim boyutlara ulaşması, yüzlerce köyün işğali ve 200 000 kişinin Türkiye’ye kaçması üzerine Türkiye’de başka bir dinamiği tetikledi. KCK ve HDP’nin “süresiz eylem çağrısı” ile birlikte insanlar sokaklara döküldü. Peşmergeler, Türkiye’den Kobani’ye ağır silahlarla geçti.

40’a yakın ilde 37 vatandaşın ölümü ile sonuçlanan olaylar neticesinde birçok ilde sokağa çıkma yasağı ilan edilirken KCK ve HDP’nin “süresiz eylem çağrısı” ile birlikte insanlar sokağa çağrılmıştır. 

(Kobani eylemlerinin yapıldığı Türkiye-Suriye sınırı: Arka tarafta Kobani de çatışmalar görülürken, sol eğilimli medya, köy evleri ve meydanını karargâha çevirmişti. Suruç’un köylerinden DAİŞ-PYD çatışmaları canlı izlenebiliyordu.  05.12.2014)

Tüm olayların en ilginç tarafı ise ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, “Kobani’de durum hala belirsiz ve değişken. Kentin hala düşebileceğine inanıyoruz” demesine rağmen buna tepki vermeyen HDP (şimdi DEM) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslâhiye Çadırkent’te halka hitaben, üzüntülü bir şekilde durumun kritikliğini ve batının iki yüzlü tavrını eleştirdiği: “…Şu anda Ayn-el Arab (Kobani) düştü, düşüyor…’ şeklindeki konuşmasına sert tepki göstermiş ve Merkez Yürütme Kurulu yazılı açıklaması ile (6 Ekim ) halkı sokağa çağırmıştır:

“Kobani’de yaşanan katliam girişimine karşı 7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz. Bütün uluslararası kurumlar, demokratik kitle örgütleri, emek ve meslek örgütleri, kadın ve gençlik örgütleri, demokratik güçler Kobani’de yaşanan vahşete karşı harekete geçmelidir. Bundan böyle her yer Kobani’dir. Kobani’deki kuşatma ve vahşi saldırganlık son bulana kadar süresiz direnişe çağırıyoruz.”

6-8 Ekim olayları başta Diyarbakır olmak üzere bütün Güneydoğu’da tüm şiddet ve vahşetiyle yaşanmıştır. Kurban bayramına da denk gelen olaylarda Diyarbakır’da kurban eti dağıtan HÜDA-PAR yanlısı olan, başta Yasin BÖRÜ ve arkadaşlarının vahşice katledilmeleri olmak üzere masum insanlar da etkilenmiştir. Bu olaylardan sonra da Çukur savaşı başlamış ve 90’ların sahneleri yaşanmıştır.    Örneğin, Güneydoğu’da HÜDA-PAR’ın en güçlü olduğu il olarak bilinen Batman’da HÜDA-PAR ile HDP’liler arasında şiddetli çatışmalar yaşanması üzerine Valilik şu kararı almıştır:

“İlimizde ortaya çıkan şiddet eylemleri nedeniyle bozulan asayiş ve güven ortamının yeniden tesis edilmesi için 7.10.2014 günü saat 23.00’dan itibaren ikinci bir emre kadar 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/c maddesi gereğince ilimiz merkezinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. “

Başta Diyarbakır olmak üzere çatışmalar sonucunda meydana gelene maddi manevi kayıplar şu şekilde olmuştur:

  1. Eylemciler, Hür Dava Partisi’ne ait parti binalarına ve araçlarına zarar verdi. Parti mensuplarıyla çatışmaya girildi ve ölümlerin önemli bir kısmı bu çatışmalar sonucu gerçekleşti.
  1. 57 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı.
  2. 10 adet araç yakıldı.
  3. 25 adet banka ATM si kullanılamaz hale getirildi.
  4. 160 adet işyerinde maddi hasar meydana geldi.
  5. Meydana gelen olaylar sebebiyle 42 kişi gözaltına alındı.
  6. Batman’da sokağa çıkma yasağı ihlali nedeniyle 113 kişi hakkında idari işlem yapıldı.
  7. Batman Valisi Çelik, işyerlerindeki zararın Başbakanlık fonundan karşılanacağını ifade ederek, “İlde düzenlenen olaylar sırasında bankalar hariç 160 iş yeri zarar gördü. Yapılan çalışmalarda zararın yaklaşık 4 milyon lira olduğu belirlendi” diye konuştu.

Olaylar sosyal medyanın çok güçlü olduğu bir dönemde meydana geldiğinde halk, olayları adeta canlı izlemiştir. Çoğunluğu gençlerden oluşan eylemciler özellikle karşıt fikirde olan şahıslara ait ev, işyeri, araç, parti ve dernek binalarına molotof kokteyli, taş ve ateşli silahlarla saldırdı.

Olaylar facebook, tweeter ve youtube başta olmak üzere sosyal medyada anında yayınlanmıştır. Yabancı basın da bölgeye akın düzenlemiş yaklaşık 50 civarında basın kuruluşu çoğu AB ülkelerinden olmak üzere olayları yakından takip etmiştir. Buradan Libya-Mısır benzeri bir tablo ortaya çıkarmaya çalışıldığı görülmüştür.

http://t24.com.tr/haber/6-8-ekim-kobani-olaylarini-kandil-degil-cumhurbaskani-orgutledi,280095
(Erişim tarihi 10.09.2016)

Kobani Kararı ve Yasin Börü

6-8 Ekim olaylarının hukuki karşılıklarının olacağını, uzun bir sessizlikten sonra dört yıl önce yazmıştım ve dün öyle de oldu. Aralarında eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 108 kişinin yargılandığı ‘Kobani Davası’nın 83’üncü celsesinde karar açıklandı. 72’si firari, 18’i tutuklu ve 18’i de tutuksuz olmak üzere 108 kişinin yargılandığı davada, tutuklu bulunan beş kişiye hapis cezalarıyla birlikte tahliye, 12 kişiye beraat kararı verildi. 13 kişinin tutukluluğunun devamına karar verildi. (https://www.politikyol.com/kobani-davasi-1/) Verilen cezalar kısaca şöyledir: Selahattin Demirtaş: Toplam 47 ayrı suçlamadan beraat ve mahkûmiyet kararı verildi. Toplam ceza miktarı 42 yıl hapis, Figen Yüksekdağ: 32 yıl dokuz ay hapis cezası, Mardin’in tekrar seçilen ancak hasta olduğu için tahliye edilen Ahmet Türk: ‘Örgüt üyesi olmak’ suçlamasından 10 yıl hapis cezası aldı.

Beni asıl düşündüren ise, bazı insanların Yasin Börü ve arkadaşlarına karşı nasıl vahşileşebildiği ve İsrail’i arattığıdır. Kamu otoritesinin kısa zamanda FETO yapısından dolayı uygulanamamasıdır.

Olayların bitmesinden on yıl ve beş yıl aradan sonra ilk kez kapsamlı gezdiğim Diyarbakır’da ise turizmin adeta patladığını ve halkın huzurunu gördüm. PKK tarafından yakılan Fatih Paşa Camii’nde ikindi namazı kıldım, 1400’ler Ortadoğu’da yapılan en büyük Kilise’yi gezdim. Osmanlı döneminde 17 faklı etnik ve dini yapının kardeşçe yaşadığı Diyarbakır’ı gördüm.  Bir zamanlar vahşi çukur savaşının yaşandığı mekânlarda Sultan Ahmet misali canlılık görülmektedir. İyi ki Devletimin otoritesi vardır dedim. Bu nedenle halk arasında, ”Devlet, Allah’tan sonra gelir.” Denilir. Filistinliler de şöyle der: “Mahallenizin aslanına sahip çıkın yoksa köpeklere yem olursunuz.”  

Fotoğraflar: Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU-09.05.2024

Bu olayların iç ve dış bağlantıları olan kapsamlı bir kumpas olduğunu daha önce de yazmıştım.
https://www.indyturk.com/node/664176/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/6-7-eyl%C3%BCl-1955-6-8-ekim-2014-olaylar%C4%B1-ve-ortado%C4%9Fu-1

Prof. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

Kütahya Dumlupınar Üniv. Öğr. Üyesi - Uluslararası İlişkiler Uzmanı
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.