İçten yanmalı motorlu ve hatta elektrikli araçlara alternatif olarak çok ekonomik, pratik ve kullanışlı bir yakıt olan hidrojen, neden bir türlü yaygınlaşamıyor?
Evrende hidrojenden daha bol bulunan bir kimyasal element yok, ancak saf ve kullanıma hazır bir formda elde edilmesi yine de zor. Ve bu durum, hidrojenle çalışan araçların sonunu getirmek üzere. En azından şu an için…
Hidrojeni petrol ve doğalgazı kullandığımız gibi kullanabilmek için onu endüstriyel olarak üretmemiz gerekiyor. Sorun şu ki, üretim süreci biraz zor ve aynı zamanda karbon salınımına sebep oluyor. Gerçi elektrikli otomobil üretmek de ciddi bir karbon salınımına sebep oluyor ama popüler olma yarışını elektrikli otomobiller kazanmış görünüyor. Hidrojenle çalışan araçlar ise pes etmek üzere.
Hidrojeni güvenli biçimde depolamak ve taşımak için geliştirilen altyapının eksikliği nedeniyle tüketim alanları oldukça sınırlı. Araçlara yakıt sağlamak için gerekli dolum istasyonları az sayıda; bu istasyonların kurulması ayrıca milyon dolarlara mal oluyor. Ayrıca hidrojen gazı, düşük tutuşma enerjisi ve yüksek yanıcılığı nedeniyle patlamaya elverişli; depolandığı metal borular da zamanla kırılma gibi güvenlik riskleri taşıyor.
Enerji verimliliği de hidrojenin aleyhine. Hidrojeni elde etmek için önce elektrik üretmek, ardından suyu elektroliz yoluyla ayrıştırmak, sıkıştırmak ya da sıvılaştırmak ve nihayet yakıt hücresinde tekrar elektrik üretmek gerekiyor. Bu süreçte toplam enerji kaybı %60–70’lere ulaşabiliyor. Oysa bataryalı elektrikli araçlarda, elektrik doğrudan kullanıldığı için verimlilik çok daha yüksek—yaklaşık %80–95 verim alınabiliyor.
Hidrojen ekonomisi için henüz erken
Öte yandan daha temiz, verimli ve güvenli şekilde hidrojen üretmenin yolları hala araştırılıyor. Eğer bu çalışmalar başarılı olursa, sadece otomobilleri değil, uçakları ve hatta uzay gemilerini bile hidrojenle çalıştırmak mümkün olabilir. Ancak o zamana kadar lityum-iyon pillerin üzerinde hareket eden elektrikli otomobillere mecburuz gibi görünüyor.